Müzelik Sohbetler'in 10. bölümü olan Müzelik Hisler başlıklı bölümümüzde müzede bulunmanın verdiği his, Stendhal sendromu ve müzenin tarihi serüveni esnasında hissetirdikleri konularına değindik.
"Müzelik Hisler" başlıklı son bölümümüzde, önceki bölümlerimizde bulunduğumuz dijital dünyadan ayrılıp başka bir aleme, duyguların dünyasına giriyoruz. Floransa Sendromu olarak da bilinen Stendhal Sendromu'nu irdeleyerek başladığımız bölümde, bu sendromdan muzdarip olduğu bilinen tarihi figürler olan ünlü psikanalist Sigmund Freud'un ve yazar Dostoyevski'nin sendromu nasıl yaşadıklarından bahsettik. Adını Stendhal'den alan bu sendrom resmi olarak psikiyatrik bir rahatsızlık sayılmasa da sanat ve kültürle birlikte anılan rahatsızlıklardan biri.
Programın ilerleyen kısmında, müzelerin tarihsel süreçleri içerisinde her dönem farklı duyguları ne şekillerde hissettirdikleri, bunu yaparken destek aldıkları kaynakları inceledik. Tarihsel gelişimi sonrasında, günümüzde müze ve duygunun birlikte kullanıldığı farklı örneklere göz attık. Müzelerin ulus kimliğinin inşası için önemli mekanlardan olduğu ve zafer, kahramanlık, birlik beraberlik, gurur, aidiyet hislerini perçinleyen anlatılar kurmalarından bahsettik. Bu konuyla ilgili, Carol Duncan & Alan Wallach'nın bir yazısını sizlere öneriyoruz.
Ulus kimliği inşasının dışında tefekküre davet eden vakar bir ortamla saygı duygusu uyandırmaları açısından müzelerin yeni kullanıcıları üzerindeki etkisi ile ilgili Alain Darbel& Pierre Bourdieu'nun Sanat Sevdası adlı çalışmalarından bahsettik ve son olarak, müzede duygulanmanın ölçülmesi ile ilgili yeni bir örnek olan Peabody Essex Müzesi'ndeki çalışmalara değindik.
Bu bölümde bahsettiğimiz kitaplar:
Carol Duncan&Alan Wallach yazısı için Sanat Müzeleri - 2 - Ali Artun
Peabody Müzesi'ndeki çalışmalara göz atmak için:
Comments